İletişim Duayenlerinden Hıfzı Topuz’u Ağırladık


Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi, Türkiye’deki ilk iletişim fakültesinin kurulmasına öncülük eden, dünya iletişim tarihinde önemli bir önüm noktası olan UNESCO’nun MacBride Komisyonu’nun kurulmasında ve Yeni Dünya Enformasyon ve İletişim düzeni raporunun yayınlanmasında kilit rol oynayan iletişim alanının duayenlerinden Hıfzı Topuz’u ağırladı.

İletişim Fakültesi’nin düzenlediği “Dünden Bugüne İletişim Eğitimi” paneline katılan Hıfzı Topuz, Türkiye’de ve dünyada başlangıcından günümüze iletişim eğitiminin gelişimini anlattı. Panelde, İletişim Araştırmaları Derneği (İLAD) Genel Sekreteri Füsun Özbilgen ile Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Sami Özuslu da iletişim eğitiminin günümüzdeki durumunu ve meslekteki yansımaları ile basın özgürlüğünü değerlendirdiler.

Yakın Doğu Üniversitesi İrfan Günsel Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen ve moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Ayça Demet Atay’ın yaptığı panele, İletişim ve Fen Edebiyat Fakülteleri’nden öğrenciler, öğretim görevlileri, gazeteciler ve okurlar yoğun ilgi gösterdi.

İlk Gazetecilik Okullarının Serüvenini Anlattı…
İletişim eğitiminin atası olarak kabul edilen 95 yaşındaki gazeteci, yazar ve iletişim eğitimcisi Hıfzı Topuz, gazetecilik mesleğinin tarihi, Türkiye’de ilk iletişim fakültesinin oluşturulması ile Türkiye’deki iletişim eğitiminin günümüzdeki durumunu da değerlendirdi.

Gazetecilik eğitiminin dünyada 1950’li yıllarda önem kazanmaya başladığını söyleyen Topuz, Türkiye’de bu yıllarda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi içerisinde bir gazetecilik enstitüsünün açıldığını ancak ders veren hoca ve ders malzemesi bulmakta güçlük çekildiğini anlattı. Bu yıllarda gazetecilik eğitiminin sadece ABD’de ve Latin Amerika ülkelerinde geliştiğini belirten Topuz, Avrupa ülkeleri ve öteki kıtalarda atılan adımlarınsa sınırlı kaldığını ifade etti. Teknolojinin ve iletişim araçlarının gelişimiyle, gazetecilik eğitimi ihtiyacının ilk kez 1956 yılında UNESCO’nun gündemine geldiğini kaydeden Topuz, takip eden yıllarda dünyada gazetecilik eğitiminin geliştirilmesine yönelik UNESCO programlarının sorumlusu olarak görev yaptığını, özellikle Avrupa ve bağımsızlığına yeni kavuşmuş Afrika ülkelerinde yapılan iletişim eğitimi projelerini ve kurulan gazetecilik okullarını anlattı.


Türkiye’nin İlk Gazetecilik Yüksekokulu Ankara’da Kuruldu…
Türkiye’nin ilk basın yayın yüksekokulunun Ankara’da kurulduğunu belirten Hıfzı Topuz, yeni gelişmelerden sonra iletişim fakültesine dönüştüğünü bundan sonra Türkiye’de iletişim fakültelerinin gelişip yaygınlaştığını söyledi.

UNESCO’dan Türkiye’de iletişim okulu açılması projesinin sorumlusu olarak görevlendirildiğini dile getiren Topuz, İletişim Fakültesi kurulmasını şöyle anlattı: “İlk akla gelen ODTÜ’ydü. O zamanın ODTÜ Rektörü ile görüştük. Onlar İngilizce eğitim vermeyi öneriyorlardı. Rektörle anlaşamadık. Sonra, Ankara Üniversitesi’ne gittim. Dönemin rektörü ile görüştüm bu işe sıcak baktılar. Biz hemen buraya Amerikalı, İngiliz ve Fransız uzmanlar gönderdik. Bir yandan da üç kişiye burs verdik. Bunlardan ikisi Aysel Aziz ve Oya Tokgöz idi. Aysel Aziz ile Oya Tokgöz bu işe çok sarıldılar. Amerika’ya gittiler. Oradan raporlarını bana gönderiyorlardı. Ben UNESCO ile irtibat sağlıyordum. Ankara’ya da ders vermesi için öğretim görevlisi gönderdik. Böylece Türkiye’nin ilk basın yayın yüksekokulu Ankara’da kuruldu. Bundan sonra da gelişmelerle Türkiye’de iletişim fakülteleri gelişti ve yaygınlaştı.”

Medya Öğrencilere Staj İçin Kapılarını Açmıyor…
Türkiye’deki iletişim eğitiminin günümüzdeki durumunu da değerlendiren Hıfzı Topuz, öğrencilerin iyi yetişmediğini, pratik yapılmadığını, staj imkanı olmadığını ve medyanın öğrencilere kapılarını açmadığından bahsetti.


İletişimci Olmak İle İletişim Eğitimcisi Olmak Birbirinden Çok Farklı Şeyler…
Panelde söz alan İLAD Genel Sekreteri Füsun Özbilgen de, iletişim eğitiminin günümüzdeki durumu üzerine saptamalarda bulundu. Kendisinin gazetecilik mesleğinden gelen bir iletişim eğitimcisi olduğunu, otuz yıl gazetecilik yaptıktan sonra eğitim alanına geçtiğini anlatan Özbilgen, iletişimci olmak ile iletişim eğitimcisi olmanın birbirinden çok farklı olduğunu gördüğünü ifade etti. Özbilgen, “İletişim eğitimcisi olmak çok daha zor çünkü daha sistemli çalışmayı gerektiriyor; yöntemle bilgi aktarmayı gerektiriyor; daha çok da araştırmayı ve çalışmayı gerektiriyor. Ben de öğrendim. Öğretirken öğreniyoruz; karşılıklı alışveriş oluyor” diye konuştu. Türkiye’de iletişim eğitiminin kalitesinin arttırılmasına yönelik akreditasyon çalışmaları konusunda Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yetkilendirilen tek kuruluş olan İLAD’in genel sekreterliğini yürüten Özbilgen, akreditasyon çalışmaları ilgili de bilgiler paylaştı.

İletişim Eğitiminin Sektördeki Yansımaları…
Panelde konuşan Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Sami Özuslu ise, iletişim eğitiminin sektördeki yansımalarını değerlendirdi. Kıbrıslı Türklerin 1990’lara kadar çok büyük oranda yükseköğrenimlerini Türkiye’de gördüklerini söyleyen Özuslu, Kıbrıs’ta 1990’lı yıllarda gelişen üniversiteleşme hareketiyle birlikte bu tablonun değiştiğini ifade etti.

İletişim eğitiminin, üretime dönük olması gerektiğini vurgulayan Özuslu, “Okullar ihtiyaç duyulan alanlara uygun eleman yetiştirmelidir. İletişim eğitiminde genel kültür, teknik bilgi, hukuk, etik ve yabancı dilin yanı sıra merak, kuşku ve takip gibi davranışsal özellikler de kazanılmalıdır” diye konuştu. Basın özgürlüğü ve demokrasiye de değinen Özuslu, “Basın özgürlüğü ve demokrasi, medya alanının olmazsa olmazıdır. KKTC’de basın özgürlüğü ve demokrasinin sınırları henüz göreceli olarak iyi durumdadır. Öte yandan, haksız rekabet ve ekonomik koşulların kötüye gitmesi basın sektörünün sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir diye konuştu.

Kitaplarını İmzaladı…
Panel sonunda iletişim alanında çok sayıda araştırma-inceleme kitabının yanı sıra, anı, roman ve öykü kitapları da bulunan Hıfzı Topuz kitaplarını imzaladı.